Genel anlamda X ışınları, ses dalgaları veya diger yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri
veren tıp dalıdır.Röntgen ışınlarından istifade ederek vücudun iç organlarındaki hastalıkların teşhisi ve röntgen, gamma gibi diğer iyonize radyasyon metodları ile bu hastalıkların tedavisi ile de uğraşan tıp ilminin bir dalı.
Radyoloji iki ana bölümde ele alınır. Birincisi teşhis radyolojisi, ikincisi tedavi radyolojisi, yani radyoterapidir. Röntgen ışınları, 1895 yılındaWilhelm Conrad Röntgen tarafından bulunmuştur (Bkz.Röntgen Işınları).
Röntgen veya X ışınlarının bulunmasından 20 yıl sonra uygulamada çok değişik metodlar bulunmuştur. Mesela; 1912 yılında kimografi tekniği (iç organların hareketinin incelenmesi), 1930 yılında pyelografi veya urografi tekniği (idrar yollarının filminin çekilmesi), 1939 yılında radyoizotoplar, 1947 yılında ise betatron ve radyoaktif kobalt bulunmuştur.
Uygulamada röntgen ışınları yumuşak ve sert olarak ikiye ayrılır. Yumuşak x ışınlarının frekansı düşük, dalga boyu uzundur. Sert x ışınlarının ise dalga boyu kısa, frekansı yüksektir. Sertliğinin fazla olması x ışınlarının en büyük özelliği
olup, cisimlerin içine girebilme
özelliğiyle doğru orantılıdır.
İçinden geçtikleri cismin atom ağırlığının artması, x ışınlarının bu
özelliğini azaltır. x ışınları atom ağırlığı fazla olmayan kalın maddelerin içinden çok
kolay geçebilirler.
Vücutta en fazla kemikteki kalsiyum, en az da hava, x ışınını absorbe eder (emer). Kan, kas ve yağ dokusu bu ikisinin arasında yer alır. İhtiva ettikleri kalsiyum miktarı fazla olan kemikler, filmde en ince ayrıntılarına kadar net olarak görünür. Mesela kemiklerdeki çatlaklar kolaylıkla
röntgen filminde tespit edilirler. Akciğerlerdeki herhangi bir anormal hadise, lezyon (mesela bir apse), içindeki hava sebebiyle siyah-
beyaz
görüntü şeklinde kolaylıkla tespit edilirler. Barsak tıkanmalarında da gaz-mayi seviyesi, siyah-beyaz
görüntü vererek, barsağın şiş ve tıkanık halkalarını ortaya çıkarır.
Röntgen filmlerinin çekimi için, özel olarak hazırlanmış odalar içine monte edilmiş röntgen ışını veren cihazlar gerekmektedir. Hastanın yatırılacağı masa, çekilecek filmin çeşidine göre değişiklik arz edebilir. Röntgen ışınlarının tespiti normal fotoğraf çekimi şeklindedir. Asetat selüloz üzerine yayılan gümüş bileşiği eriyiği, röntgen ışınlarına duyarlıdır.
Film banyodan sonra incelemeye hazır vaziyete gelir. Röntgen ışınları vücûdun kalın kemikli kısımlarında yansıma yaparak filmde istenmeyen gölgeler meydana getirir. Bu gölgelenmeleri önlemek için yansıyan ışınları yutan kurşun şeritlerden yapılmış elek levhalar kullanılır. Bu elekler, röntgen tüpü ile vücut arasında yer alır.
Vücudun baş ve kalça gibi kısımlarında üç boyutlu görüntü elde etmek için, röntgen tüpüne iki konumdan tespit yaptırılır. Bu işlerin yapılabilmesi için röntgen cihazının tereoskopik film çekme düzenine sahip olması lazımdır.
Röntgen şuaları, yoğunluğu farklı dokulara göre filmde iz bırakır. Az iz bırakan organlara dışardan özel maddeler verilerek sun’î olarak yoğunlaştırılır. Mesela, mîdeyi görünür hale getirebilmek için baryum sülfat eriyiği; kalın barsak filmi için baryum sülfatın reçine ile karışmış eriyiği; dolaşım sistemiyle kılcal bölgelerin filmi için iyotlu organik bileşikler; omurilik ve bronşların filmi için de iyotlu bitkisel yağ veya etiliyodofenil undesilat eriyiği kullanılır. Bu gibi maddelere radyoopak madde ismi verilir. Bu maddelerle yapılan röntgen tespit metodları, tatbik edildiği sahaya göre değişik isimler alır.
Mesela; miyelografi (omurilik filmi çekme tekniği), angiorafi (damar filmi), kolesistografi (safrakesesi filmi), urografi veya piyelografi (böbrek ve idrar yolları filmi) gibi. Piyelografi ve anjiyografi, yerlerini hareketli sinema filmlerine benzer röntgen filmlerine terk etmeye başlamıştır.
Röntgen filmleri, birçok hastalığın teşhisinde oldukça önem taşımaktadır. Hatta bazı hallerde sadece röntgen filmleriyle kesin teşhis konabilmektedir. Kırıklar, çıkıklar, akciğer apsesi, mîde delinmesi, barsak tıkanması bunlardan sadece birkaçıdır. Röntgen film ve tekniklerinin teşhis ve tedavideki öneminden dolayı radyoloji bir ihtisas dalı haline gelmiştir.
Bu dalda ihtisas yapmış olan hekimlere, radyolog denmektedir. Röntgen ışınlarının tıptaki bir uygulaması da radyoskopidir. Halk arasında “ayna” olarak da bilinen bu teknikte; röntgen ışınları neşreden bir kaynakla floresan bir ekran arasında bulunan bir kişinin herhangi bir organının mevcut ekranda (fluoroskopi veya radyoskopiyle) doğrudan doğruya tetkiki söz konusudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder